İKRARIN BÖLÜNMESİ NEDİR?
İkrarın bölünmesi ispat yükü bakımından önem taşımakta olup, her bir ikrar çeşidi bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Basit ikrarda, iddia edilen vakıa aynen kabul edildiğinden bölünme söz konusu değildir.
- Vasıflı ikrarda, ileri sürülen vakıa kabul edilmesine karşılık, vakıanın vasfı inkar edilmekte ve yalnızca bu vasıf yönünden yeni bir iddia eklenmektedir. Dolayısıyla vasıflı ikrarda da ikrarın bölünmesi söz konusu değildir, çünkü basit ikrarın aksine vasıflı ikrarda iddia edilen vakıa çekişmeli olmaktan çıkmaz. Hâl böyle olunca, vasıflı ikrarda ispat yükü hâlâ vakıayı iddia eden tarafta olup, vasıflı ikrarda bulunan tarafa geçmez.
- Bileşik ikrarda ikrarın bölünmesi ise bağlantılı ve bağlantısız bileşik ikrar bakımından ayrı ayrı incelenmelidir. Doktrinde bağlantılı bileşik ikrarın bölünebileceğini söyleyen görüşler olduğu gibi bölünemeyeceğini ileri süren görüşler de vardır. Bağlantılı bileşik ikrarın bölünemeyeceğini söyleyen görüşe göre, ikrar ile ispat yükü ikrar edene geçeceğinden, eklenen yeni vakıanın ikrar eden tarafından ispatlanması sonucunu doğurması doğru bulunmamaktadır. Buna karşılık bağlantılı bileşik ikrarda bölünmenin kabul edildiği görüşe göre, ikrar edilen vakıa artık çekişmeli olmaktan çıktığı için ikrar edilen kısım bakımından ispata gerek bulunmamaktadır. Buna karşılık, ikrara eklenen vakıanın ispatı gerekmektedir. Örnek olarak, davalının “parayı aldım ama ödedim” şeklinde beyanı ile paranın alındığı hususu ikrar edilmiş ve ispatına gerek kalmamıştır fakat paranın ödendiğine ilişkin yeni eklenen vakıanın davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.
- Bağlantısız bileşik ikrarın ise bölünebileceği kabul edilmektedir. Zira yeni eklenen vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında hiçbir bağlantı olmadığından ve bu vakıa ile kendi lehine hak çıkaran tarafa ispat yükü düşeceğinden yeni vakıanın ikrar eden tarafından ispatlanması gerekmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak, ikrar medeni hukuk yargılaması kapsamında ispatın gerekli olmadığı hallerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda da detaylı bir şekilde açıklandığı üzere, taraflardan birinin ileri sürmüş olduğu maddi vakıanın diğer tarafça ikrar edilmesiyle söz konusu vakıa çekişmeli olmaktan çıkmakta ve böylece ispatına gerek kalmamaktadır. Öte yandan, ikrar çeşitlerini her somut olay özelinde tespit ve ayırt edebilmek kolay olmayabilir. Ancak ikrar çeşitlerinin doğru bir şekilde tespit edilmesi, ikrarın bölünmesi ve ispat yükü bakımından son derece kritik bir sonuç doğuracaktır. Bunun dışında, HMK ve Yargıtay kararları uyarınca ortaya konulduğu üzere, şartlarının oluşması halinde ikrardan dönme de mümkündür.