İkrar kısaca; taraflardan birinin ileri sürmüş olduğu vakıanın diğer tarafça doğru olduğunun bildirilmesidir. Bu bakımdan bir taraf usul işlemi olan ikrar ile taraflar arasında çekişmeli olan vakıa artık çekişmeli olmaktan çıkar ve ispata gerek kalmaz. İkrar edilmiş vakıa için artık ispata gerek kalmadığından, ayrıca ispat için delil gösterilmesi gerekmemektedir.
İkrar davanın kabulüne benzese de ikisi farklı şeylerdir. Zira ikrar sadece talep sonucunu haklı kılan vakıaların kabul edilmesidir. Davanın kabulü ise istem sonucunun kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Bir vakıanın ikrar edilmiş sayılabilmesi, vakıanın ikrar eden taraf aleyhine olmasına bağlıdır. Bir kişinin, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğru olduğunu kabul etmesi ikrar olarak değerlendirilemez. Zira kişi kendi lehine olan bir vakıayı ileri sürerek zaten onun doğruluğunu kabul etmiştir.
İKRAR ÇEŞİTLERİ
Aşağıda kısaca ikrar çeşitleri olan basit ikrar, vasıflı ikrar ve bileşik ikrar açıklanacaktır.
– Basit İkrar (Adi İkrar)
Basit ikrar, karşı tarafın ileri sürmüş olduğu vakıanın doğru olduğunun kayıtsız şartsız, herhangi bir ekleme yapmadan bildirilmesidir. Örneğin; davacı davalıya 5 bin TL ödünç verdiği iddiasında bulunur ve davalı da iddia edilen 5 bin TL’yi ödünç aldığını kabul ederse, bu basit ikrar olur.
– Vasıflı İkrar (Gerekçeli İnkâr)
Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürmüş olduğu maddi vakıanın varlığı kabul edilir, bununla birlikte bahse konu maddi vakıanın farklı bir hukuki niteliği bir diğer deyişle farklı bir vasfının olduğu beyan edilir. Örneğin; davalının davacıdan 5 bin TL’yi aldığını ikrar edip, bu parayı ödünç olarak değil de bağışlama olarak aldığını ileri sürmesi vasıflı ikrardır. Zira burada davalı parayı aldığını ikrar etmekle birlikte, davacının iddia ettiği maddi vakıanın hukuki niteliğini inkar etmekte ve vakıanın hukuki niteliğinin bağışlama olduğunu beyan etmektedir.
– Bileşik İkrar (Mürekkep İkrar)
Bileşik ikrarda karşı taraf diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı kabul etmekle birlikte, doğruluğu kabul edilen vakıaya başka bir vakıa ekler ve bu ileri sürülen vakıa ikrar edilen vakıanın hukuki sonucunun doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar.
Bileşik ikrar ile vasıflı ikrarı kimi zaman birbirinden ayırt etmek zor olsa da bileşik ikrar kısaca ikrar edenin ikrarına başka bir vakıa eklenmesidir. Buna karşılık, vasıflı ikrarda ise ikrara eklenen şey vakıa değildir, zira vakıa tektir. Vasıflı ikrarda ikrara eklenen, vakıanın hukuki niteliğine, vasfına yöneliktir.
Öte yandan bileşik ikrar; bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:
**Bağlantılı Bileşik İkrar
Bağlantılı bileşik ikrar, ikrar edilen vakıaya eklenen vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında o vakıadan kaynaklanan, doğal bir bağlantı varsa söz konusu olur. Örneğin, satım sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak davasında, davacı davalının satım konusu mal karşısında 15 bin TL borcu olduğunu ileri sürerse, davalı da iddia edilen vakıayı ve vasfını kabul etmesine karşılık borcu ödediğini beyan ederse bağlantılı bileşik ikrar meydana gelmiş olur. Zira davalı borcun satım sözleşmesinden doğduğunu ikrar etmiş ve fakat borcu ödediğini ileri sürmek suretiyle iddia edilen vakıa ile bağlantılı bir beyanda bulunmuştur.
**Bağlantısız Bileşik İkrar
Bağlantısız bileşik ikrar ise, ikrar edilen vakıaya eklenen vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında doğal bir bağlantı olmaması durumunda söz konusu olur. Bu halde, ikrar edilen vakıa eklenen vakıa tamamen bağımsızdır. Örneğin, yine satım sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak davasında davacı, davalının satım konusu mal karşısında 15 bin TL borcu olduğunu ileri sürerse ve davalı da vakıayı tümüyle ikrar etmesine karşılık, davacıya önceden 15 bin TL tutarında ödünç vermesi ve bunun ödenmemesi sebebiyle davacıdan olan alacağından takas ettiğini beyan etmesi durumunda bağlantısız bileşik ikrar meydana gelmiş olur. Görüldüğü üzere satım ile takas arasında doğal bir bağlantı olmamasına karşılık davacının ileri sürmüş olduğu vakıaya yeni bir vakıa eklenmiştir.
İKRARIN BÖLÜNMESİ
İkrarın bölünmesi ispat yükü bakımından önem taşımakta olup, her bir ikrar çeşidi bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Basit ikrarda, iddia edilen vakıa aynen kabul edildiğinden bölünme söz konusu değildir.
- Vasıflı ikrarda, ileri sürülen vakıa kabul edilmesine karşılık, vakıanın vasfı inkar edilmekte ve yalnızca bu vasıf yönünden yeni bir iddia eklenmektedir. Dolayısıyla vasıflı ikrarda da ikrarın bölünmesi söz konusu değildir, çünkü basit ikrarın aksine vasıflı ikrarda iddia edilen vakıa çekişmeli olmaktan çıkmaz. Hâl böyle olunca, vasıflı ikrarda ispat yükü hâlâ vakıayı iddia eden tarafta olup, vasıflı ikrarda bulunan tarafa geçmez.
- Bileşik ikrarda ikrarın bölünmesi ise bağlantılı ve bağlantısız bileşik ikrar bakımından ayrı ayrı incelenmelidir. Doktrinde bağlantılı bileşik ikrarın bölünebileceğini söyleyen görüşler olduğu gibi bölünemeyeceğini ileri süren görüşler de vardır. Bağlantılı bileşik ikrarın bölünemeyeceğini söyleyen görüşe göre, ikrar ile ispat yükü ikrar edene geçeceğinden, eklenen yeni vakıanın ikrar eden tarafından ispatlanması sonucunu doğurması doğru bulunmamaktadır. Buna karşılık bağlantılı bileşik ikrarda bölünmenin kabul edildiği görüşe göre, ikrar edilen vakıa artık çekişmeli olmaktan çıktığı için ikrar edilen kısım bakımından ispata gerek bulunmamaktadır. Buna karşılık, ikrara eklenen vakıanın ispatı gerekmektedir. Örnek olarak, davalının “parayı aldım ama ödedim” şeklinde beyanı ile paranın alındığı hususu ikrar edilmiş ve ispatına gerek kalmamıştır fakat paranın ödendiğine ilişkin yeni eklenen vakıanın davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.
- Bağlantısız bileşik ikrarın ise bölünebileceği kabul edilmektedir. Zira yeni eklenen vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında hiçbir bağlantı olmadığından ve bu vakıa ile kendi lehine hak çıkaran tarafa ispat yükü düşeceğinden yeni vakıanın ikrar eden tarafından ispatlanması gerekmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak, ikrar medeni hukuk yargılaması kapsamında ispatın gerekli olmadığı hallerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda da detaylı bir şekilde açıklandığı üzere, taraflardan birinin ileri sürmüş olduğu maddi vakıanın diğer tarafça ikrar edilmesiyle söz konusu vakıa çekişmeli olmaktan çıkmakta ve böylece ispatına gerek kalmamaktadır. Öte yandan, ikrar çeşitlerini her somut olay özelinde tespit ve ayırt edebilmek kolay olmayabilir. Ancak ikrar çeşitlerinin doğru bir şekilde tespit edilmesi, ikrarın bölünmesi ve ispat yükü bakımından son derece kritik bir sonuç doğuracaktır. Bunun dışında, HMK ve Yargıtay kararları uyarınca ortaya konulduğu üzere, şartlarının oluşması halinde ikrardan dönme de mümkündür.